17 Temmuz 2010 Cumartesi

MAVİADA YÜZME EĞİTİM MERKEZİ

YÜZME EĞİTİMLERİ

Büyüklere Yüzme Eğitimleri

Merkezimizde yüzme bilmeyen yetişkinlere eğitimleri, bireysel olarak verilmektedir, Ayrıca yüzme stilerini (serbest, kurbağa, sırt, kelebek, dalma, vb) öğrenmek isteyenlerede özel eğitimler vermekteyiz.

Yüzme Korkusu (Fobisi) Olanlara, Yüzme Eğitimleri

Merkezimizde yüzme bilmeyen ve bilen ancak su ortamına veya yüzmeye karşı korkosu (fobisi) oluşan yetişkin veya çocuklara da bu korkularını yenmeleri sağlayacak yüzme eğitimler verilmektedir, böylece yaşam kaliteleri arttırmalarını sağlamaktayız.

Çocuklara Yüzme Eğitimleri

Merkezimizde her yaştan çocuğa anlaşmalı olduğumuz kapalı yüzme havuzunda yüzme eğitimleri verilmektedir, çocuklarınıza tüm yüzme stillerinde yüzme eğitimi aldırarak gelişimine katkıda sağlamakla kalmaz, sportif disipli doğru alan çocuklar eğitim hayatında daha başarılı olmaktadır, ayrıca ileriki yaşamında ona katkıda bulunmuş olursunuz.

Her çocuğun yüzme öğrenmesi gerektiğini unutmayınız, çocuğunuzu ne kadar erken yüzme eğitimi aldırırsanız o kadar faydalı olacaktır. (En erken 4 yaş) Ayrıntılı bilgiyi merkezimizden alabilirsiniz.

Engellilere Yüzme Eğitimleri

Merkezimizde doktor tavsiyesi ile yüzme egzersileri veya yüzme faaliyetlerinde bulunması tavsiye edilen engellilerle bireysel olarak ilgilenilerek yaşam şartlarını kolaytırmaya çalışmaktayız. Yüzme eğitimi ve faaliyetlerinde engelli arkadaşlardan oldukça olumlu sonuçlar almaktayız, buda bize ayrı bir mutluluk vermektedir.

Yüzme Stilleri

* Serbest yüzme
* Kurbağalama yüzme
* Sırtüstü yüzme
* Kelebek yüzme

Yüzme Teknikleri Eğitiminde Dikkat Edilecekler:

1. Kol çekişi
2. Çekiş şekilleri
3. Ayak vuruşu
4. Kollar ve bacakların zamanlaması
5. Vücut pozisyonu ue nefes alma-verme
6. Kol ve vücut hızı için şekiller
7. Genel hatalar
8. Driller
9. Nefes alma şekilleri
10. Genel koordinasyon

YÜZMENİN FAYDALARI


YÜZMENİN SİNİR SİSTEMİNE FAYDALARI

Yüzme tüm vucudumuzu hareket ettirebildiğimiz bir spor olduğu için sinir sistemine etki yapan en önemli spor dallarından biridir .Suyla ilgili tüm çalışmalarda ,sinir sitemimizdeki etkiler duyu organlarımızın devreye girmesiyle gerçekleşmektedir .Burda Duyu organlarımız ve sinir sistemimiz bir bütünlük içersinde çalışmaktadır.Kısacası tüm yaşantımızda Sinir sistemimizle ,duyu organlarımız iç içe çalışmakta olduğunu herkes bilmekte , Burda su içersinde yapılan çalışmalardaki yeri ve önemini şöyle anlatabiliriz.Su içersinde yaptığınız her çalışmada suyla ilgili ayrı bir rehavet ve canlılık hissetmeniz ;Sinir sisteminizi rahatladığını gösterir .

Yıkanırken olan rahatlama duygusu veya yüzerken egzersiz sonrası canlılığımızı Sinir sistemimizin dinlenmesi sonucu ortaya cıkan unsurlardır .Yüzme ortamının iyi olması , eğitmeninizin kalitesi ve ortamdaki mutluluğunuz da diğer faktörler olarak Sinir sisteminizin dinlenmesine yardımcı unsurlardır.
Yüzme sonrası görülen rahatlamalarda insanlarda aşağıda sıraladığımız davranışların geliştiği bilinmektedir;

- Kişinin kendine güveni artar ,
- Korkusu yok olur ,
- Yapacağı bir işe adaptasyonu daha kolaydır ve dikkati zor dağılır ,
- Zor bir spor olan yüzme branşı , kişileri daha disipline eder , daha programlıdırlar ,
- Yüzme sporunu yapan kişiler normal yaşantılarında daha aktiftirler ve başarılıdırlar ,
- Toplumda İyi ve güvenilir bireylerdir


KALP-DOLAŞIM SİSTEMİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Antrenmanlar ile kalbin dakika volümünü arttırmak mümkündür. Bu artışın gerceleşmesi maximal ve submaximal yapılan yüklenmelerle mümkündür. Yapılan araştırmalar kalbin dakika volümünü arttıran en iyi yolun submaximal (%70 ve altı) yüklenmeler olduğunu ortaya koymuştur. Kalbin dakika volümünün artması, dokuların oksijen ihtiyacının karşılanması bakımından çok önemlidir. Bu sebeple orta ve uzun mesafe yüzücülerin bu özelliğini geliştirmeleri önemlidir.
Bilindiği gibi, kalbin dakika volümünün artması, öncelikle atım volümünün (her atımda pompalanan kan miktarı) ve de kalp atım sayısının artırılması ile olanaklıdır. Su içindeki yatay pozisyon, kalbin atım volümünün ayakta duruşa oranla daha iyi olmasını sağlar. Çünkü, bu pozisyonda, kalbin kan ile doluşu daha iyi olur. Su içinde, suyun kaldırma kuvveti yerçekimine karşı koyar. Bu konumda kalp, kanı yer çekimine karşı atmak zorunluğunda kalmaz. Ayrıca, suyun kaldırma kuvvetinin yer çekimini karşılanması ve suyun alt ekstremitelere uyguladığı hidrostatik basınç, havada dik durumda iken karşılaşılan "Kanın alt ekstremitelerde toplanma eğilimini" elemine eder. Diğer taraftan, su içinde kalp, ısı düzenlemesine yardım amacıyla deriye fazla kan göndermek zorunda kalmaz. Bu kan çalışan kaslara aktarılır.
Özetlersek, yüzücülerdeki dolaşım diğer spor dallarındaki sporculara oranla farklılıklar gösterir. Bu durum, su içindeki vücudun yatay pozisyonda olmasına bağlıdır. Bu pozisyonda kalp kan ile tamamen dolar ve sonuçta kalbin tek bir kasılışında daha fazla kan vücuda pompalanır.

• Düzenli antrenmanların kalp üzerine yaptığı olumlu etkiler şunlardır:

1. Antrenman ile kalp odacıklarının hacmi büyür. Kalp odacıklarının büyümesi ile kalbin içine aldığı kan miktarı artarken, dakika volümü artar. İyi antrene edilmiş sporcularda kalbin yük altında bir dakika içinde pompalandığı kan miktarı 35-40 litreye kadar çıkabilmektedir.
2. antrenman sonucunda, kalp kaslarında "hipertrofi" denilen gelişme, kalınlaşma, kuvvetlenme meydana gelir. Bu gelişmelerle kalbin pompalandığı kan daha güçlü bir şekilde organizmaya dağılır.


YÜZMENİN KAS-İSKELET SİSTEMLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Kas gerilebilme ve kasılabilme yeteneğine sahip liflerden oluşur.

Kas dokusu üç'e ayrılır.

1- İskelet Kasları (İstemli Kaslar)
Vücudu harekete geçiren kaslara iskelet kasları denir. Antrenman yolu ile oluşan değişiklikler en belirgin şekilde iskelet kaslarında görülür. İskelet kasları hareket için güç sağlarlar ve vücut kaslarının 7/8'ini oluştururlar. Genel olarak bir kasın % 75-80'i sudan, % 15-20'si proteinden, geri kalan bölümü ise karbonhidrat, lipit (yağ), minerallerden oluşmuştur. Kasta % 0.5-1.5 oranında karbonhidrat ( gliokojen şeklinde bulunur ) , bilindiği gibi , organizmanın en önemli enerji kaynaklarından biridir.
İskelet kasları, beyaz ve kırmızı kaslar olarak iki gruba ayrıLırlar. Beyaz kaslar (Fast-Twitch muscle fibers ya da kısaca FT), kırmızı kaslara (Slow-Twitch muscle fibers ya da kısaca ST) oranla daha çabuk kasılırlar ve uzun süre iş yapmayı gerektirmeyen görevlerde yer alırlar. ST-liflerinin çevrelerinde kılcal damar çoktur. Aerob ( oksijenli ortam ) metabolizmayı kullanırlar.

2- Düz Kaslar (İstemsiz Kaslar)
İç organlarının yapısında yer alırlar ve uzun süreli düzenli faaliyette bulunurlar. İsteğimiz dışında çalışırlar.( yaşamsal faliyet gösteren organlarımızın çalışma şekli istemsiz kaslardan kuruludur diyebiliriz )

3- Kalp Kasları (İstemsiz Kaslar)
Kalpte bulunan ve uzun süreli düzenli faaliyette bulunan kas tipidir. İsteğimiz dışında çalışırlar.

• Kasların Yapısı ve Bazı Özellikleri

1. Kasın başlangıç noktası olan "origo" sabittir. Bir kas, kasın sonlandığı nokta olan "instersiyo"yu kendine doğru çekerek hareket eder.
2. Kasın gövdesi, kas liflerinin demetler halinde "sarkolemma" adı verilen zarlar tarafından sarılması ile oluşur.
3. Tendon, kasın kemiğe yapıştığı bölümdür.


SPOR YAPAN VE YAPMAYAN KİŞİLER ARASINDAKİ FARKLAR

SPOR YAPAN
Sırt Ağrıları: Az Görülür
Nöro- Müsküler- Gerginlik: Az Görülür
Stress'lere Uyum: İyidir
Yorgunluk: Az Görülür
Şişmanlama: Az Görülür
Kan Basıncı: Normal veya düşüktür
Koroner Hastalıklar: Seyrek Görülür
Kas Kuvveti Daha: Yüksektir
Esneklik: İyidir
Kardio Vasküler Sisteminin Regülatif Bozuklukları: Seyrek Görülür
Postür Bozuklukları: Daha Az görülür
Yaşlanma Proçesleri: Yavaş Seyreder
Toraks Gelişimi: İyidir
Düz Tabanlık: Seyrek Görülür
Kassal Atrofi: Seyrek Görülür
Kalp Gücü: İyidir
Eritropoez: İyidir
Otonom Sinir Sisteminin Regülatif Fonksiyon: İyidir

SPOR YAPMAYAN
Sırt Ağrıları: Çok Görülür
Nöro- Müsküler- Gerginlik: Sık Görülür
Stress'lere Uyum: Zayıftır
Yorgunluk: Sık Görülür, Belirgindir
Şişmanlama: Sık Görülür
Kan Basıncı: Çok Defa Yüksektir
Koroner Hastalıklar: Daha Sık Görülür
Kas Kuvveti: Düşüktür
Esneklik: Zayıftır
Kardio Vasküler Sisteminin Regülatif Bozuklukları:Sık Görülür
Postür Bozuklukları: Daha Sık Görülür
Yaşlanma Proçesleri: Süratli Seyreder
Toraks Gelişimi: Çok Defa Zayıftır
Düz Tabanlık: Daha Sık Görülür
Kassal Atrofi: Sık Görülür
Kalp Gücü: Çok Defa Zayıftır
Eritropoez: Yetersiz olabilir
Otonom Sinir Sisteminin Regülatif Fonksiyon: Zayıftır

YÜZME SPORUNUN TARİHÇESİ


Yüzme Sporunun Tarihçesi

Yüzme sporunda, Türklerin daha Orta Asya'dan göç etmeden oradaki nehirlerde ve göllerde yüzdükleri, bilinen bir gerçektir. Londra'daki British Museum'da bulunan bir kabartmada, Uygur Türkleri'nin bugünkü kulaç sitilini bildikleri görülmektedir. Asur-Babiller'in de yüzme sporuyla uğraştıklarına ilişkin belgeler vardır. M.Ö. VIII. yüzyıla ait olduğu sanılan bir Asur kabartmasında, düşman oklarından kaçan Asur savaşçılarının yüzerek karşı kıyıya çıktıkları görülmektedir.

Öte yandan Hun Türkleri'nin de yüzme ve kürek sporları yaptıkları tarihi belgelerde görülmektedir.

Osmanlı kültüründe özellikle İstanbul ve İzmir olmak üzere bazı büyük şehirlerimizin kıyılarında kurulan ahşap deniz hamamlarının yüzme sporunun sevilip, yerleşmesinde önemli rolü olmuştur. Kıyılarda denizlere çakılan ağaç kazıkların arasına tahta perdeler çakarak yapılan tahta havuzlarda yaz aylarında İstanbul ve İzmir halkı yüzme sporu yapmaktaydı.

Yüzme tekniği olarak "Hazret-i Adem sitili" de denilen köpekleme yüzme uygulamaları Anadolu’da başlamıştır. Kulaç sitiline geçiş "Karadeniz Kulacı" denilen ve kolu dirsekten bükmeden ileri doğru sert hareketle atmaya dayanan uygulamalarla başlamıştır. Bu stilde yüzen bir yüzücünün göğsünün su hizasına kadar çıktığı görülür. Karadeniz'in dalgalı ve çırpıntılı deniziyle mücadelede etkili olan bu stil bu nedenle "Karadeniz Kulacı" adıyla anılmıştır.

Yine buna benzeyen ancak daha sert ve çabuk kulaç şekli kullanılan yüzme tekniğine de "Devri Mahmudiye Kulacı" denilmekteydi. Bu kulaç şeklinin, Sultan Mahmud zamanında donanmanın yeniden ıslahı yapılırken denizcilerin de özel bir eğitime tabi tutulmaları sırasında ortaya çıkarıldığı ve donanmada öğretildiği bilinir.

İlk Türk tahta havuzlarına "Deniz Hamamı" adı verilmiştir. İstanbul'un en gözde deniz hamamları Kadıköy, Moda ve Boğaziçi kıyılarındaydı. Ayrıca Boğazdaki yalıların bazılarında da özel deniz hamamları vardır. İlk Türk yüzücülerin in bu deniz hamamlarında çalıştıkları bilinir. İstanbul'da olduğu gibi İzmir'deki deniz hamamları da İzmir'de yüzme sporunun doğup gelişmesinde önemli rol oynamıştı. Karşıyaka, Güzelyalı ve Alsancak kordonlarında var olan İzmir deniz hamamları bilinir.

Türkiye'de modern anlamda yüzme sporuna ilk adımın 1973 yılında Galatasaray Sultaniyesi'nde atıldığı görülür. Okulun Fransa'dan gelen Beden Eğitimi Öğretmeni M. Moiroux, aynı zamanda iyi bir yüzücü olduğundan Galatasaray Sultaniyesi öğrencilerine beden eğitimi deslerinde yüzmeyi de öğretmiştir. Ayrıca Heybeliada'daki Mekteb-i Fünun-ı Bahriye'nin (Deniz Harp Okulu) iç yönetmeliğinin 19. Maddesinde, okulun her öğrencisinin denize girmek ve yüzme öğrenmekle mükellef bulunduğu kesinlikle belirtilmekteydi.

Evliya Çelebi'nin Seyehatnamesi'nden Kağıthane şenliklerinde yüzme yarışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Osmanlı Donanmasındaki leventlerinde çok iyi yüzme bildikleri saptanmıştır.

1900' lü yılların başlarında İstanbul'da bulunan yabancı uyruklular, kendi aralarında yüzme yarışları düzenlemeye başladılar. Bu tür yarışlara zaman zaman Türk gençleri de katılıyorlardı. Yüzme sporuna ilk yer veren kulüp Fenerbahçe olurken, onu Galatasaray izledi. 1922'de Moda-Kınalıada, Fenerbahçe-Kınalıada, Büyükada-Fenerbahçe arasında uzun mesafe yarışları düzenlendi.

Türkiye' de ilk düzenli yarış, 15 Eylül 1923' te Büyükada'da yapıldı. Aynı yıllarda kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, yüzmenin daha disiplinli olarak yapılmasını sağladı. 1931'de Ekrem Rüştü Akömer'in çabaları ile Türkiye'de ilk yüzme havuzu olan, 25x50 m boyutlarındaki İstanbul Büyükdere Yüzme Havuzu açıldı. Aynı dönemde, İzmir Karşıyaka spor kulübü de yüzme şubesi açtı. Büyükdere Havuzu'nda G.Saray ile başlayan yüzme çalışmaları F.Bahçe, Ortaköy, Vefa, Beykoz kulüplerinin de eklenmesiyle yaygınlaştı.

Amatör Yüzme Federasyonu FINA (Federation İnternationale de Natation Amateur) kurulmasından önce olimpiyatlarda yer alan yüzme yarışları sportif olmaktan çok uzaktı. 200 m engelli yüzme yarışları, bir direğe tırmanmayı ve bir dizi kayığın üstünden geçtikten sonra, bu kayıkların altlarından yüzerek geçmeyi içeriyordu. Diğer yarışlar ise, su altında en uzun mesafe yüzme, 4000 m yüzme gibi yarışlardı. FINA' nın kurulmasıyla birlikte, bu türden yarışlar kaldırılarak, yarışlarda FINA yönetmeliği esas alındı.

Bu yönetmelikte yarış mesafelerinin metre cinsinden ölçülmesine karar verilerek yarışma stilleri de serbest, sırtüstü, kurbağalama ve kelebek olarak belirlendi. Türkiye kulüpleri de buna uygun eğitim ve yarışlar düzenlemeye başladılar. Yüzücülerimiz, ilk uluslar arası karşılaşmaya 1934'te o dönemin Sovyetler Birliği' nde katıldı. Türkiye’de ilk yarış ise 1937'de Moda'da yapıldı. Aynı yıl yüzme yarışları Denizcilik Federasyonu'na bağlandı. 1942 yılında Ortaköy'de inşa edilen ilk modern yüzme havuzu açıldı.

"Lido" ismiyle açılan bu havuzun ölçüleri 33x15 m olup havuzun bir tarafı daha sığdı. Türk yüzme sporunda başlayan yeni dönem, 1943 yılında İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nün kurulmasıyla sürdü. İYİK çalışmalarına 1943'ten 1961'e dek Ortaköy'deki Lido Havuzu'nda devam ettikten sonra, kendi tesislerine taşındı. 10 Ağustos 1954'te, 16 saat 50 dakika süren zorlu bir mücadeleyi tamamlayan Murat Güler, Manş Denizi'ni geçen ilk Türk yüzücü oldu.

1931-1932 yıllarında bayanlar arası yüzme yarışları başlamıştır. Avrupa'da doğup büyüyen Leyla Asım Turgut hanım anavatana döndükten sonra bu sporu sürdürmek istemiş ve Fenerbahçe kulübüne girmişti. Onun tek başına başlattığı bayanlar yüzme spor çalışmaları yeni bayan yüzücülerin katılımıyla genişlemiştir. Bunda Atatürk'ün o yıllarda Türk kadınlarına tanıdığı büyük hakların da önemli etkisi bulunmaktaydı. 1960'lı yıllarda Gülşen Koşkun, Roksan Okan, Nilgün Sökmen, Sevgi Duru ve Lahe Kohen yüzme havuzlarında yıldızlaştılar.

1980 yılında İzmir'de yapılan İslam Oyunları Sebla Tanık 100 metre serbestte, Elif Ünsal 200 metre serbestte, Yakut Alca 100 metre kelebek , 200 metre serbest ve 200 metre karışıkta, Şehnaz Uslu 200 metre sırtüstüde, Memduha Alpdoğan 400 metre serbestte ve 800 metre serbestte; Yasemin Savran 400 metre karışıkta Türkiye'ye 11 altın madalya kazandırdılar.

Yüzme sporu, 1957'de Denizcilik Federasyonu'ndan ayrılarak, Rıza Salih Saray başkanlığında bağımsız bir federasyona kavuştu. 1970'li yıllarda inşa edilen açık ve kapalı yüzme havuzlarının hizmete girmesi ve miniklere yöneltilen altyapı çalışmaları Türk yüzme sporu açısından olumlu sonuçlar vermeye başladı. 1971 yılında İzmir'de yapılan Akdeniz Oyunlarında Türkiye 15 erkek ve 10 bayan yüzücü 15 sutopucu ve 6 atlayıcı ile yer aldı. Akdeniz Oyunları İzmir de yüzme sporuna karşı duyulan sevginin ve ilginin bir kat daha büyümesine yol açtı.

Ersin Aydın'ın Anamur-Girne arasında açık denizde yüzmesini Murat Özüak'ın Balkan Şampiyonaları'nda ilk altın madalyayı kazandırması ve Sabri Özün'ün Balkan Şampiyonluğu izledi. 1978 Dünya Okullar Oyunları'nda Zafer Atamer altın madalyaya ulaştı. Şubat 1994'te Dünya Yüzme Federasyonu (FINA)'nun, mayıs ayında ise Avrupa Yüzme, Atlama, Sutopu ve Senkronize Birliği'nin yönetim kurulu toplantıları Türkiye'de yapıldı.

http://www.alternatifsporlar.net